Bir melek yatırımcı olarak yıllardır sürekli bir “sunum yapılma” ve “fikir veya yatırım istenme” modundayım. Doğaldır, “Start-up”ların sıklıkla yatırıma ve/veya yatırımcı bakış açısına ve fikrine ihtiyacı olur.
Çeşitli kanallarla karşılaşırız: Sosyal medyadan veya ortak tanıdıklar aracılığıyla doğrudan bana ulaşanlar olur, davet edildiğim organizasyonlarda karşılaşırım ya da bazen ben bulup ulaşırım. Sanırım bugüne kadar dinlediğim/incelediğim “Start-up” sayısı 3000’i geçmiştir. Ve maalesef, bunların çok büyük bir bölümü başarısız oldu.
Girişim ekosisteminin edebiyatını takip edenler daha çok başarı hikayeleri okurlar. Halbuki istatistiğini takip edenler, başarısızlık hikayelerinin sayıca çok daha fazla olduğunu bilirler. Benim kişisel gözlemim de ikinci doğrultuda.
Başarısızlığın kesin göstergelerinden biri, yatırım isteyen girişimin kurucularına sorulan “Rakibin kim?” sorusuna karşılık alınan şu veya benzer yanıtlar:
· “Rakibimiz yok”
· “Tek rakibimiz Google!” (Veya Uber veya booking.com, veya Tesla (!))
(Spoiler: Her iki yanıt da yatırım isteyen girişimin başarısız olacağının garantisidir.)
Birinci yanıtı verenler, eğer çağlarının ötesinde uçak, internet, radyo, penisilin, I-Phone, ateş, yazı vb. bir ürün/hizmet icat etmedilerse sadece iki seçenek bulunuyor: ya dünyadan haberleri yok, Google arama çubuğunu bile kullanmıyorlar; ya da gerçekten rakip yok, çünkü talebi ve pazarı olmayan bir şey üretiyorlar.
İkinci yanıtı verenler de büyük olasılıkla birinci gruptakiler gibi araştırma yapmamışlar ve dünyadan haberleri yok. Üstelik kulaktan dolma bazı bilgilere (aslında bilgiye değil önyargılara) sahipler ve bunları muhtemelen değiştirmeyecekler. Ayrıca bilgi veya tecrübeye dayanmayan, bu nedenle kendilerini yanlış yönlendirecek bir özgüven de taşımaktalar.
Burada şunu vurgulamam gerek: Büyük hayalleri ve bu doğrultuda büyük hazırlıkları olanları kastetmiyorum. Başarısız olacak olanlar bunlar değil. Başarısız olacak olanlar hiçbir hazırlığı, bilgisi, ekibi olmayan; rakibi olup olmadığını merak edip araştırmaya bile gerek görmeyen ve üstelik bir melek yatırımcıdan alacağı sadece 50 bin TL ile (mevcut kurla yaklaşık 7 bin ABD Doları) dünya devlerine rakip olacağını zannedenler (veya sadece fikir aşamasında olup da bu aşamada bile milyonlarca TL yatırım bulacağını düşünenler).
Sıklıkla karşılaştığım bir başka durum olarak, girişimciler sunum ve konuşmalarında birebir rakiplerinin adını anmaktan çekinip, rakiplerinin adlarını yatırımcılardan duyduğunda da o rakibi küçümsüyorlar. Halbuki bir yatırımcı olarak, yatırım yapacağım şirketin rakipleri olduğunu öğrendiğimde şunları düşünürüm:
· “Bu bahsedilen ürün/hizmet için gerçek ve canlı bir Pazar var demek ki, rakipler de olduğuna göre”
· “Gerçek bir müşteri ihtiyacını çözüyorlar herhalde”
· “Yatırım yapacağım şirket için diğer şirketleri satın alarak inorganik büyüme potansiyeli var”
· “Her yatırımcı gibi Çıkış (exit) yapmak istediğimde bu şirketi satın alabilecek potansiyel alıcılar var”
· “Rekabet bu şirketin hızlı gelişmesine ve hızlı büyümesine yol açabilir”
· “Kurucular realist, ayakları yere sağlam basan ve özgüvenli insanlar”
Girişimciler, “start-up”larının kuruluş aşamasında çok iyi araştırma yapmalı. Ürün/hizmetleri gerçek bir müşteri ihtiyacını karşılamalı ve gerçek rakipleri olmalı.Şirketleri ancak bu şekilde hayatta kalabilir. CB Insights tarafından yapılan ve aşağıdaki tablo[1] ile özetlenen analiz, durumu çok net ortaya koyuyor aslında. Bu analize göre startupların başarısızlığında en büyük neden, %42 ile “pazarda o ürün/hizmete ihtiyaç olmaması”, yani rakipsiz olmak (!), veya tek rakibinizin “Google” olması (!). Rakipler tarafından yenilgiye uğratılarak Pazar dışına itilme oranı ise %19. Yani rakiplerin varlığından değil, yokluğundan korkun!
[1] Grafiğin orijinali CB Insights tarafından yayımlanmış, Türkçe versiyonu ise Bloomberg HT web sitesinden alınmıştır. Çevirideki farklılıklar bundan kaynaklanmaktadır.
Comments